HABER ARŞİVİ
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
HABER ARAMA


Ordu Nöbetçi Eczaneleri
SON DAKİKA HABERLER
Ordu Havaalanı Transfer Samsun Havaalanı Transfer Ogezi Transfer Trabzon Havalimanı Tranfer
20 Haziran 2021 Pazar Saat: 23:59

‘BİZDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK…’

Eğitim Sen Ordu Şube Başkanı Sezgin YILMAZ, eğitim alanında sorun olmadığı algısının oluşturulmak istendiğini söyledi.
‘BİZDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK…’

Eğitim Sen Ordu Şube Başkanı Sezgin YILMAZ, eğitim alanında  sorun olmadığı algısının oluşturulmak istendiğini söyledi.

Yılmaz, ‘’Sonuçları, kapsamı ve etkilediği nüfus açısından “eğitim” salgından öncede en önemli kamusal hizmetlerden biriydi. Salgınla birlikte bu alanda yaşanan sorunlar ve eşitsizlikler öylesine fazlalaştı ki eğitim en önemli tartışma başlıklarımızdan ve sorun alanlarımızdan biri haline geldi. Bu dönemde MEB yönetimi ise sorunlara çözüm üretmek yerine “eğitim alanında sorun yok; var olan sorunlar da  çözülüyor” algısını oluşturmayı tercih etti’’ yorumunu yaptı

PANDEMİ GÖLGESİNDE EĞİTİM

Sezgin Yılmaz, Covid-19 pandemisinin gölgesinde başlayan 2020-2021 eğitim öğretim yılı 18 Haziran Cuma günü karnelerin dağıtılmasıyla sona ereceğini de belirtirken şu eleştirileri yaptı.

‘’ Covid-19’un pandemi olarak ilan edildiği Mart 2020’den bu yana, dünyanın pek çok ülkesinde sağlık ile birlikte eğitim sorunları öncelikli olarak ele alınmış ve öğrencilerin pandemi sürecinden en az etkilenmesi için tedbir arayışına girilmiştir. 

ÇÖZÜM ÜRETİLMEDİ

Çocuk işçiler, göçmenler, eğitime erişemeyenler, kız çocukları, ana dili Türkçe olmayanlar, özel eğitime gereksinim duyan çocuklar MEB’in öncelikleri arasında yer almadığı ve bu geniş kesimin eğitim hakkı MEB tarafından gözetilmediği için bu kesimlerin yaşadıkları sorun olarak görülmedi ve çözüm de üretilmedi. 

ATAMA YAPILMAYAN ÖĞRETMENLER

Ataması yapılmayan öğretmenler, KPSS mağdurları, sözleşmeli, ücretli öğretmenlerin yaşadıkları ve özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçilerinin sorunları MEB tarafından görülmedi, duyulmadı ve doğal olarak da çözüm üretilmedi. 

UZAKTAN EĞİTİM

Türkiye’de uzaktan eğitim süreci, eğitim ve bilim emekçilerinin emeği ve yoğun çabası eşliğinde hayata geçirilmiştir. Eğitim ve bilim emekçileri, evlerini fiilen okul haline getirmiş, bilgisayar, internet erişimi, öğretim materyalleri gibi araçlar bireysel çabalarla sağlanmış veya satın alınmıştır. Yasalarla tanımlanmış sekiz saatlik çalışma süresi öğrencileri ve velileri desteklemek üzere daha uzun saatlere, akşam saatlerine ve hafta sonlarına kadar uzamıştır. 

Okul çağında çocukları olan eğitim ve bilim emekçileri evde sessiz bir yer bulmak için büyük özverilerde bulunarak çalışmalarını sürdürmüştür. Bu çabalara karşın, özellikle kadın emekçilerin yoğun ev içi emeği, eğitim alanının genel görünmezliği durumunun uzantısı olarak daha da görünmez kılınmıştır.

‘’TEMEL SORUNLAR GÖRÜLMÜYOR’’

Yaz tatiline yaklaşıldığı bir dönemde MEB yine temel sorumluluklarını yerine getirmek yerine yine kamuoyunu sorun olmadığına ve her şeyin kontrol altında olduğuna ikna etmeye çalışmaktadır. Ancak durum Milli Eğitim Bakanı ve Bakanlık bürokratlarının ifade ettiği gibi güllük gülistanlık değil oldukça sorunludur. 

İlk olarak MEB’in planlanmış ve iyi hazırlanmış bir telafi programı olmamasına rağmen varmış gibi yapmaktadır. 5 Temmuz-31 Ağustos arası için açıklanan etkinlikler telafi programı kapsamında değerlendirilemez. Bunlar yaz tatili içerisinde sınırlı sayıda öğrencinin yararlanacağı yaz etkinlikleridir. Bunların telafi eğitimi gibi sunulması gerçek anlamda telafi eğitimi gereksinimini ve telafi eğitimi algısını olumsuz etkilemektedir. 

‘’TELAFİ EĞİTİM BÜTÇEMİZ YOK’’

Dünya telafi eğitimini kapsamlı olarak tartışmakta, bu konuda bilimsel çalışmalar ve hazırlıklar yapmakta, ülke parlamentoları konunun öneminden dolayı bu konuda yasal düzenlemeler yapmaktadır. Telafi eğitimi o kadar önemle tartışılmaktadır ki, ülkelerin bu konuda ayırdıkları bütçe en önemli tartışma başlıklarından biri haline gelmektedir. Örneğin telafi eğitimi için ABD’de öğrenci başına £1600 (pound), Hollanda’da £2500 (pound) ayrılırken Türkiye’de henüz bu konuda ayrı bir bütçe dahi oluşturulmamıştır. Telafi eğitimi, gelinen aşamada, MEB’in değil okulların ve öğretmenlerin sorumluluğu haline gelmiştir. MEB, bu konuda sorumluluk almalı ve yapıyormuş gibi yapmak yerine gerçekten yapmalıdır. 

‘’HER ŞEY KARMAŞIK HALE GELDİ’’

MEB, gönderdiği her yeni yazı ile soruları ve bilinmezlikleri artırıyor. Son yayınlanan iki yazı ile 18 Haziran-2 Temmuz arasında okullarda ne yapılacağı iyice karmaşık hale geldi. Ders kesim tarihi olan 2 Temmuz’a dek dersler sürecek ve ayrıca destekleme etkinlikleri mi olacak? Ya da 18 Haziran-2 Temmuz arasında ders olmayacak ve istekli öğrencilerle bazı faaliyetler mi yapılacak? Eğer böyleyse bu faaliyetler nedir? İki günde nasıl planlanacak? Kurum ve kuruluşlar nedir? Hangi kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılacağını kim, neye göre belirleyecek? MEB, sürekli değişen kararları ve anlaşılması mümkün olmayan yazıları ile öğretmenlerin ve öğrencilerin sorularını ve kaygılarını artırmaktadır. Planlama yapılabilmesi ancak ne olacağını bilmekle mümkün. MEB, bu bilinmezliği acilen ortadan kaldırmalıdır.

MEB, telafi eğitiminin kendi sorumluluğunda olduğunu unutmamalıdır. Yapılan protokollerle eğitimi tarikat ve cemaatlere devretmeye çalışan MEB’in bu tutumuna karşı mücadelemiz aralıksız sürmektedir. Telafi eğitiminde de türden girişimlerin olmaması gerektiğini hatırlatır, olması durumunda buna karşı etkin mücadele edeceğimizin bilinmesini isteriz. 

BİLİNMEZLİK DEKLEMİ

İkinci temel sorun 21 Haziran-2 Temmuz arası ile ilgili yaşanan bilinmezliktir. MEB’in gönderdiği çeşitli yazılarda ders kesim tarihi olarak 2 Temmuz belirtilmiş olsa da yapılan açıklamalar ve 18 Haziran’da öğrencilerin karnelerin digital ortamda erişime açılacak olması okullarda soru işaretleri oluşmasına neden olmuştur. MEB, bu konuda açıklayıcı yazılar yazmak ve düzenleyici kararlar almak yerine sessiz kalarak tartışmanın büyümesine neden olmuştur. 

Yaşananlardan MEB yöneticilerinin bilmediği konular olduğu anlaşılan öğretmenlerin ücret onaylarının, görevlendirme öğretmenlerin görev onaylarının ve ücretli öğretmenlerin hizmet sürelerinin 18 Haziran’da sona ereceğini hatırlatmak isteriz. 2 Temmuz tarihine kadar eğitim öğretimin okullarda devam edebilmesi için bu onayların süresinin Cuma mesai bitiminden önce uzatılması gerekmektedir. 

MEB’e okullarda İŞKUR aracılığı ile çalışan eğitim emekçileri ile 696 sayılı KHK ile taşerondan kadroya geçirilen geçici işçilerin 15 Haziran’dan itibaren iki ay ücretsiz izne çıkarıldığını anımsatmak isteriz. Okulların 2 Temmuz’a kadar açık olacak olması ve 5 Temmuz sonrasında başlayacak yaz faaliyetleri dikkate alındığında, İŞKUR ve geçici işçi olarak çalışan eğitim emekçilerinin okullarda olmasının çeşitli sorunlara neden olacağı açıktır. Arkadaşlarımızın zorunlu izne çıkarılma uygulamasına son verilmeli, yaşadıkları hak kayıpları giderilmeli ve okullarda sorun yaşanmasının önüne geçilmelidir. 

‘’MEB ÖZEL OKULLARIN 

SESİNİ DUYDU’’

Milyonlarca öğrencinin ve eğitim emekçisinin sesini işitmeyen MEB özel öğretim kurumlarının sahiplerinin sesini sürekli duydu, sorunlarını gördü ve bu kesimin istediği çözümleri üretmek için kamu okullarının işleyişini bile bu kesimle ilişkilendirdi. Son olarak 14 Haziran 2021 tarihinde  “Destekleme ve Yetiştirme Kursları Yönergesinde” yaptığı değişiklikle Temmuz ayının başında DYK açılmasına olanak sağladı. Öğrencilerin ve öğretmenlerin en temel hakkı olan “dinlenme hakkını” dahi ortadan kaldıran bu düzenlemenin özel okulların talebi olduğu açıktır. MEB bir kamu kurumudur, dershane değil. MEB’in görevi tüm öğrencilere kamusal eğitim hizmeti sağlamaktır, yarıştırmak ve rekabet ettirmek değil. 

Adeta bir sorunlar yumağı haline gelen eğitimde kimsenin, özellikle de MEB’in, yaşananlara gözlerini kapatma hakkı yoktur. MEB, 2 Temmuz’a kadar yapılacaklarla ilgili ayrıntılı ve açıklayıcı yazılar göndermelidir. Görev onaylarının ve sürelerinin uzatılması yapılmalı ve 10 ay çalışıp iki ay ücretsiz izne çıkarılan yardımcı hizmet personellerinin 12 ay boyunca tüm sosyal hak ücretleri ödenerek çalışması için gerekli düzenleme yapılmalıdır. Telafi eğitimi bilimsel olarak planlanmalı ve bunun için gerekli kaynak ayrılmalıdır. Telafi eğitimi MEB’in sorumluluğunda kamu okullarına kamu görevlileri eli ile sürdürülmelidir. 

‘’TELAFİDE BENDE VARIM’’

MEB yine STK ların, UDEP çerçevesinde “ Telafide Ben De Varım” programı kapsamında vakıf ve cemaatlere etkinlik yapmalarının önünü açtı.  Biz bu STK ları Aladağlardan, Karamanlardan tanıyoruz. Eğitim kamusal haktır. Eğitim emekçileri tarafından gerçekleştirilir. Başka kişi, kurum ve kuruluşlara devredilemez.’’

                                                                                                                                           




Anahtar Kelimeler : ‘BİZDE, DEĞİŞEN, BİR, ŞEY, YOK…’

Haber Yorumları ( 0 Adet)

Adınız
E-mail Adresiniz
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Habere Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?

Son Haberler