OKUMAK

Ahmet Yenin 2023-04-28 09:15:36

Okumayı Öğrenmeden Önce Körmüşüm Ben…

Yüce Allah yarattığı dili, dini, ırkı ve rengi ne olursa olsun tüm kullarına insanlığın en büyük düşmanı cehaletten, cahillikten okuyup öğrenerek kurtulup hep beraber huzur ve güven içerisinde yaşam sürmeleri için “OKU” ey kulum “OKU” buyurarak öncelikle okuyup öğrenmelerini ve gözlerinin açılıp dünyayı ve hayatı görerek yaşamalarını buyurmaktadır. 

Okumayan insan ailesinin imkânı olduğu halde kız evladı okumaz, okutulmaz yanlış inancıyla, yanlış düşüncesiyle okutulmayan kızımızın da buyurduğu gibi kördür kör. Okumayan, öğrenmeyen insan dünyada ve hayatta olanları görmez, göremez. Ve günümüzdeki okumayan öğrenmeyen insanlarımız gibi başkalarının salyalı ağzına bakarak, onların izin verdiği kadar köle gibi yaşar. Hâlbuki insan akıl sahibi canlıdır. Akıl sahibi insan düşünerek yaşar ve yaşamalıdır. Ama kendinden başkasını düşünmeyen insanların özelliklede bu insanların seçerek görev ve yetki verdiği   idarecilerin yüzünden okuyup kendi ayakları üzerinde sağlam durarak huzur ve güven içerisinde istedikleri gibi hür ve özgür yaşamak yerine çalışmadan üretmeden yattıkları yerden   idarecilerin verdikleri hazırı tüketerek  yaşıyorlar.

İşte buna acı ama gerçek örnek, yazar Sema Güzel Kara kardeşimizin kaleme aldığı kız evladımızın hayat hikâyesi. Okuyun, okutun varsa çevrenizde ve ailenizde onlara anlatın ve evlatlarının kör kalmalarına müsaade etmeyip evlatlarını hele hele varlık sebebimiz kız evlatlarını mutlak surette okutuşunlar ki fani dünyayı kız evlatları aydınlatacaktır bunu bilerek özellikle kızlarını ve tüm evlatlarını zenginliklerine, bizim babadan, atadan kalan yer, yurt para onlara yeterde artar diye yanlış düşünceye kapılmadan mutlaka okutsunlar ve evlatlarını kör olarak yaşamaktan kurtasınlar. 

"Ailemin durumu iyiydi hocam" dedi Emine. "Köyde okul da vardı ama beni okula göndermediler. "

"On dört yaşıma gelince de benden on beş yaş büyük olan aha bu İbrahim'e verdiler.

Okumak istedim, ailem göndermedi.

Evlenmek istemedim, zorla evlendirdiler "dedi.

Emine, otuzlu yaşlarda genç bir kadın...

Yaşayamadığı çocukluğuna hasret var, zeka pırıltıları yanıp sönen gözlerinde.

"Ben hiç vazgeçmedim hocam "dedi. "Okumayı oğlum okula başlayınca onunla birlikte öğrendim.

Salih okula başlarken, okul alışverişine çıktım. Salih için ne aldıysam bir tane de kendim için aldım. 

Bir defter ona, bir defter bana... kalem, silgi, açacak...  

Okul çantası bile aldım kendime. Kalemlerimi, defterlerimi çantaya yerleştirdim. 

Salih okuldan döner dönmez 

-Ne öğrendiniz bu gün? diye sorardım. 

İşe dik ve eğik çizgilerle başladık. Günlerce çizgi çizdim.

Nihayet fişe geçtiler, tabi ki ben de...

Yazdıkları fişi okutur, Salih kaç kez yazdıysa ben de o kadar yazardım.

Her yazdığımı onlarca kez tekrarlardım. 

Fişleri kelimelere böldüler, yeni cümleler kurdular o kelimelerden.

Sonra kelimeleri hecelere böldüler, yeni kelimeler oluşturdular.

Hepsini ben de yaptım.

Kareli defterime sayıları yazdım, öğrendim. 

Resim defterim, boya kalemlerim bile vardı hocam.

Salih ne resmi çizerse defterine, ben de kendi defterime çizer, boyardım.

Onun öğrendiği şarkıları öğrendim, onunla birlikte söyledim.

Salih gündüz öğrenciydi, akşam öğretmen.

Sıkıldığı oluyordu benden...

Öf anne..! Dediği oluyordu.

"Aradan aylar geçti hocam" dedi Emine.

"Salih'le aynı zamanda okumaya geçtik.

Salih bir gün önlüğünün yakasında kırmızı bir kurdeleyle geldi eve.

-Bu ne? diye sordum. 

-Okumaya geçtim diye öğretmen taktı dedi.

Hemen ertesi gün kırmızı bir kurdele aldım kendime. Kendi ellerimle yakama taktım. 

Ben de artık okumaya başlamıştım öyle ya...

Kırmızı kurdele benim de hakkımdı..."

Büyülenmiş gibi dinliyordum Emine'yi.

İnanamıyordum Emine'deki bu özleme,  bu azme.

"Valla hocam" dedi "aynen böyle yaptım."

"Salih'in masal kitaplarını defalarca okudum. Şimdi gazete de okuyorum, elime geçtikçe romanda...

Çocuklarımın ödevlerine bile yardımcı oluyorum daha ne olsun?"

"Siz gözleriniz görürken bile kör olmak nedir bilir misiniz hocam?" dedi.

"Okumayı öğrenmeden önce körmüşüm ben.

Sizin gördüğünüz şeyleri göremezdim önceden.

Otobüsün üzerindeki yazıyı okuyamayıp, soracak birilerini aramanın utancını bilir misiniz?

Ya resimsiz bir yazıyı ters tutmanın gülünçlüğünü bilir misiniz? 

Öyle çok utanç yaşadım ki...

Çocuklarımın da annelerinden utanmasını istemedim hocam" dedi. 

Asıl utanması gerekenin kendisi olmadığını bilerek ya da bilmeden... 

Emine, hapsedildiği zindana bir çift pencere açmıştı kendi elleriyle...

Gözlerinde yaş, ifadesinde hak edilmiş bir gurur vardı.

Gözlerimi kuruladım elimdeki mendille...

Not: İsimler hariç, tüm anlatılanlar gerçektir.

Bu yazı toplam 796 defa okunmuştur

Anasayfa